4 Ocak 2019 Cuma

Kennedy Uzay Aracının Füzeleri Niye Daha Geniş Yapılamadı ( İster Uzay ister Zuzay,Analiz ve Analitik Çözümleme Tribali )

F.B 'de bir gruba üyeyim ( ben bugün bi'şey öğrendim ) , bir şeyi ilk gördüğün halde  kanıtlamadan referanslamadan koyarsan hem seni madara ediyorlar fena halde , hem de  bir şey paylaşıyorsan her türlü sorumluluğu almanı ve de kanıtlarını eklemeni istiyorlar ( Aslında her paylaşımda zorunlu olması gereken bir kural . Bence dünya bu gidişle sosyal medya üzerinden algı üretmeye gidecekse buna yönelik bir etiğe ve ahlak kuralları belirlemeye zaten mutlak ihtiyaç duyacak ya da zaten duymalı . Bunu tartışmaya açmak için not edip , devam edelim )

  
İlk metni alıntıladığım gibi  , ekşi sözlükte okuyunca , anlatım biçimi ve konu içeriğinden şüphesiz  etkilendim ( Normalde hemen " paylaş" a basıp sizlerle paylaşmam  2 saniyemi alırdı ve bu aşk burada biter ve ben çeker giderdim  ( Konudan bağımsız  okuyucu için şarkı dinleme önerisi :  Kumadan Kaleler : Bu Aşk Burada Biter  )

Benim keşfettiğim ana metin altta 2012 de , ekşi sözlükten alınma . Ama Ayşe Arman  2006 da kitaptan alıntılamış. Yani aslında  13 yıl kadar eski . Hele bu çağda her şeyin saatler içinde eskidiği bir dönemde belkide bir ÇÖP ! 

Ama bunu yazıya dökmemin sebebi hem paylaşanların esprisi kadar (Ekşi yazarının anlatımı vb)  günümüzde bir alışkanlığa dökülmüş kopyala yapıştır / her gördüğüne inan / ne sorgula ne soruştur / sana verilenle yetin / önüne konulanı ye ! vb...  mentalite ve tarza  alternatif bir yaklaşım sergileme ve bunu paylaşma isteğimdir .  ( BU YÜZDEN YAZI ÇOK UZUN - Lütfedip  buraya kadar okuduysanız benim için zaten yeterli :) )

Bu Yazıyı okuyunca ne  yaptım ( İşteyim , molada arkadaşlarıma ( Mehmet, Süleyman , İsmail  ve de Kubi - kafalarını ütülediğim için bu yazıyı onlara atfediyorum - )  anlatmışım  ve onlara mail ile göndereceğimi söylemiştim . Ama yerime oturunca   'ŞİMŞEK ! ANSIZIN İNFİLAK !'

BU BİLGİLER DOĞRUM MU ?

O halde !

Bende boş durmadım tabi , her gördüğüm sakallıya dede dememek için  ki tecrübeyle sabittir , önce aşağıdaki paylaşım metnimi kopyaladım , ama göndermedim , altına araştırdığım dip notlarımı ekledim . Bir ile başladığım için sonradan bulduğum notları da 0,5  vb isimlendirdim .  Hikayeyi de muhteşem film BEN HUR un orjinali ile bitirdim . ,,

Beni anladığınız için sadece " TEŞEKKÜRLER

  ...

Kennedy Uzay Aracının Füzeleri Niye Daha Geniş Yapılamadı  ( İster Uzay ister Zuzay,Analiz ve Analitik Çözümleme Tribali )  ( Kırmızı notlar orjinalden bağımsız benim eklerimdir )

kennedy uzay araci firlatma rampasina baktigimizda, asil yakit tankinin her iki yaninda iki büyük füzenin yer aldigi dikkatimizi çeker.  bunlar srb (solid rocket boosters) olarak adlandirilir ve thiokol sirketi tarafindan utah'taki fabrikasinda üretilir.  bunlarin genisligi yaklasik olarak 5 feettir  ( Hatalı bilgi, doğrusu  wiki de  aşağıdakli gibi : / ve 12.17 ft (3.71 m) çapındadır)  . aslinda bunlari tasarlayan mühendisler daha fazla genislikte yapmayi istemisler, ama yapamamislar.... peki niye? srb'ler fabrikadan firlatma rampasina trenle gönderilmek zorunda oldugundan bu istekleri gerçeklesememis. bahsedilen tren yolu dagdaki bir tünelden geçmektedir ve srb'ler bu tünelden geçmek zorunda oldugundan, bahsettigimiz genislik de yaklasik olarak tren raylarinin arasindaki genislikten biraz fazladir. tren raylarının gemisligi 4 feet 8.5 inc’tir    (  Ek bilgi :  Tren rayları arasından ki standart olarak 143.5 cm (ya da 4 ft. 8.5 in.) aralığındadır )   4 feet 8.5 inc.. bu, oldukça ilginç bir mesafe.. neden acaba tam olarak bu olcude ....?           

çünkü ingiltere'de de bu sekilde ve bu raylar abd’de, ilk defa sürgündeki ingilizler tarafindan yapilmis... peki neden ingilizler bu genisligi kullaniyorlarmis ? çünkü ilk tren raylarini yapanlar eski tramvaylari yapan kisilermis ve bu genislik de onlarin kullanmis olduklari genislikmis... pekii neden acaba özellikle bu uzunlugu kullaniyormus eski tramvaylari yapan bu adamlar ? çünkü bu adamlar, tekerlekler arasindaki bu mesafeyi eskiden beri at arabalarini yaparken dikkate aliyor ve tramvaylari yaparken de ayni sase genisligi ve araç gereçleri kullaniyorlarmis..... o zaman, at arabalarinda tekerlekler arasinda neden bu ilginç ölçüyü dikkate aliyorlarmis ? çünkü diger bir ölçü kullandiklarinda eski bir ingiliz yolunda araba bozuldugunda , yol izleri arasindaki mesafeye uyacak sekilde ölçüyü tutturmak zorundaymislar. iyi de, acaba kim bu eski yollari yol izlerini böyle olusturacak sekilde yapiyormus ? avrupa'daki (ve ingiltere'de) ilk uzun mesafeli yollar roma imparatorlugu tarafindan kendi savasçilari için yapilmis ve o zamandan beri kullanila gelmekteymis.  bu yol izleri neden bu sekildeymis ? çünkü roma imparatorlugu'nun ilk savascilarinin arabalari bu ilk tekerlek izlerini olusturmuslar ve digerleri de arabalarinin tekerleklerinin zarar görmesinden korktuklarindan, bu izlerin üzerinde gitmesini saglayacak sekilde iki tekerlek arasindaki mesafeyi taklit etmek zorunda kalmislar. iste bu nedenle, roma imparatorlugu için ya da roma imparatorlugu tarafindan yapilan at arabalarinin hepsi, tekerlekler arasindaki bu mesafeyi koruyacak sekilde ayni olculerdeymis... abd'de standart ray genisligi olan "4 feet, 8,5 inches" olcusu, roma imparatorlugu savas-arabalarinin yapilis kurallarindan turemis gelmis...!  peki romalilar niye böyle bir olcu tutturmuslar..? 4 feet 8.5 inc'i nereden bulmuslar? roma imparatorlugu'nda savas arabalari, arabanin eni, tam olarak iki atin poposunun arasindaki mesafeye esit olacak sekilde  yapilmistir....!  boylece ulastigimiz yanit , en basta sorulan sorunun yanitidir. yani sonuc olarak, dunyanin en gelismis ulasim sisteminin firlatma  füzelerinin dizayni, iki bin küsur yil once bir atin kicinin genisligi ile belirlenmistir !!....

Ekşi Sözlük  : “ analitik düşünce “ başlığı     Kullanıcı : darth kaiser    Tarih : 13.01.2012

BUNDAN SONRA  " Dur Yolcu , Her okuduğunu doğru görme , bir araştır bakalım "  FASLI AŞAĞIDAKİ GİBİDİR !

Ek Bilgiler

Ek bilgi  0,5 :   Aslında Ayşe Arman denilen hatun , 2006 da yazmış vay anasını  13 yıl sonra duymuşuz , yazık olan bana detirten belge bu :  Link 

Ek bilgi 0,75 :   Bu foto tespitleri destekler gibi (mi ?)
horse car with two horse with ile ilgili görsel sonucu

 ya da bu ?
İlgili resim
Ek Bilgiler 1 :

(Ekşi sözlükten alıntı )
Roma kültüründen bu yana avrupa'da var olan 4 ya da 2 atın kullanıldığı atlı arabalarda en az 2 atın yan yana bağlanmış şekilde durduğu ve arkasına bağlı olan arabayı çektiği bağlama yönteminde, çekilen arabanın tekerlekleri, yanyana duran 2 attan herbirinin ayaklarının orta noktasını tam 90 derece kesen bir doğru üzerinde olmalıdır. tekerleklerin biri dahi bu noktayı şaşırırsa, arabanın aks sistemi parçalanır, çünkü bu halde atın çekme kuvveti tekerleğe aktarılamaz ve tüm stres diferansiyele yüklenir. roma dan beri standart olmuş at bağlama yöntemi ile yukarıda anlatılana uygun olarak hazırlanan bir at arabasında iki tekerlek arası mesafenin 143.5cm olduğu görülür.

ilk modern tarzdaki tren ingiltere'de kullanılmıştır. ve tren vagonu olarak henüz o dönemde günümüzdeki gibi bir kavram mevcut olmadığı için tren rayını yaparken üzerine koyulacak bir şeyin tekerlek aralığını referans almak gerekecektir. ingilizler tren rayının üzerine bilinen at arabasını koymuşlardır. bu yüzden de referans alınacak aralık da yukarıda bahsettiğimiz sonradan standart tren ray aralığı olarak kalacak olan 143.5 cm dir.

Ek Bilgi 2:  
(Wiki TR’den alıntı)
Şehir efsanesi olarak bilinen bir inanışa göre Jül Sezar'ın araçların genişliğini ayarladığı iddia edilse de yolların genişliğinin kaynağı Roma İmparatorluğundan daha da eskilere dayanmaktadır. Tarihöncesi dönemlerdeki ulaşım araçlarının genişliğine etki eden çok sayıda faktör bulunmaktadır. Bu çok çeşitli etkenlerin sonucunda yaklaşık genişlik 2 metrenin altına düşmüştür. Bu etkenler günümüzde de çok değişmemiştir. Yolun genişliğine etki eden ana etken eskiden açılan yollarda kızak vb ulaşım araçlarının açtığı izlerdir. İlkel ulaşım araçlarında direksiyon ve fren bulunmadığı için yolculuğu kolaylaştırmak için kayaların içine tekerlerin girebileceği oyuklar açılmıştır.[1]

Neolitik döneme ait Avrupa kıtasında bulunan tekerlekli kağnıların genişliklerinin 1.30 ila 1.75 metre olduğu, bu ölçünün Bronz Çağına gelindiğinde 1.40 ila 1.45 metre arasında genelleştiği bilinir.[2] Asurlar, Babiller ve Yunanlar arabaların geçmesi için üzerinde kanal açılmış yollar yapmıştır. Antik dönemde Atina, Sparta ve Olimpiya gibi kentleri birbirine bağlayan bu tür yollar mevcuttur. Bu döneme ait en iyi korunmuş olan yollar Malta’dadır.[3]

Roma İmparatorluğu bu tür kanal açılmış yolları Yunanlardan daha az kullanmış olsa da teknolojik olarak geliştirmiştir. Özellikle Roma işgalinden sonra İngiltere’de ulaşım araç genişliği 1.40 ila 1.50 metre arasında yaygınlaşmıştır. 1814 George Stephenson bölgedeki İngiliz kömür ocağı vagonlarından esinlenerek lokomotif için genişliği teknik nedenlerle hafif değiştirerek günümüzdeki standart olan 1.435 metreye getirmiştir.


Ek bilgiler3 :
( wikipedia’dan )  SRB'ler, Uzay Mekiğini ana motorlarla birlikte 28 mil yüksekliğe ve saatte 3.094 mil hızla almaya yardımcı oldu. SRB'ler bugüne kadarki en büyük katı yakıtlı motorlardı ve yeniden kullanılmak üzere tasarlanan bu büyük roketlerin ilki idi. Her biri 149.16 ft (45.46 m) uzunluğunda ve 12.17 ft (3.71 m) çapındadır.

Fotoğraf ve teknik çizim ve bilgiler 
solid rocket booster width ile ilgili görsel sonucu



Ek bilgi 4 :
Buyrun bir vagon  genişliği   
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/9/93/Why_London_Underground_is_nicknamed_The_Tube.jpg/220px-Why_London_Underground_is_nicknamed_The_Tube.jpg
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/4/4e/Railway_Loading_gauge_UIC_and_containers_profile_-ISO.png/1024px-Railway_Loading_gauge_UIC_and_containers_profile_-ISO.png

Ek bilgi 5:  



21 Aralık 2018 Cuma

Hayyam'a dörtlük ( ... ve şarap seslendi geceye )

                                                                                                                                 Hayyam'a  ithafen


 

Bitmişim de , bittiğimi bir gören yok
 
Bu gece de beni pek tınlayan yok
 
Olsun varsın, belli ki bize pek hacet yok
 
Çevir düğmeyi ey Gero , henüz duymayan çok
 
 
 



Not:  19 Aralık 2018 gece yarısı, bir RakınrollFM canlı yayını sonrası , kameraya  yansıyan görüntü ve klavyeye dökülen sözcükler işte böyle dağıldı geceye ve sonsuza ... 

8 Aralık 2018 Cumartesi

Bir MR ( Manyetik Rezonans ) Makinesi ile tanışma Hikayesi


Bugün hayatımda ilk kez MR (Manyetik Rezonans) çektirdim . Önemli bir şeyim yok bu arada, iyiyim . Konu zaten farklı, Ben size bu makine ile ilk deneyimimi ve hissettiklerimi paylaşayım. Önceden hiç deneyimim yoktu . Sadece boylu boyunca uzanıp içine girip çıkıldığını ve röntgen vs ışınlara maruz kalmadan daha sağlıklı ve de etkili görüntülenme sağlandığını duymuştum. Bir de annemin kendi deneyimiyle ilgili " tabut gibi bir şey çok fena ,ne o öyle.." dediğini hatırlıyorum. Tam girmeden Sevtap'da " Ben de deneyimliyim ama bu defa giremeyeceğim galiba " dedi. Hayda buyur buradan yak . Neyse sıramız geldi çağrıldık ve odaya girdik , cihaza uzandık ve elimize bir  buton verildi ( İmdat butonu - ha z..tir durum ciddi vesselam- imiş bas konuş gibi , olmadı sizi çıkarırız dediler ) . Süre ne kadar dedim girmeden ,dışarıdaki görevli 20 dk , içeride ki ise 30 dk dedi . Bi "ha zi..tir " daha çektim , uzandık alete , uyarı geldi " kıpırdamak yok !" . Tribe başlıyoruz : O ana kadar hala içeride ne olacağından yani seslerden hiç haberim yok , ön bilgi verilmemiş olması da tuhaf tabi ilk defa girecek insanlara . Neyse ilk anda kendimi uzay aracı ya da aleti vari bir cihazın içinde gibi hissettim . Boyum uzun olduğu için nihayetinde cihazın diğer ucundan odanın tavanını görebilecek açıklık ve hava ile temasım var . Ne olacak diye bekliyorum ve bir anda acayip bir ses ile irkildim . Herhalde bu makine çalışacak ve susacak dedim . Bir dakika , iki dakika susmuyor, susmuyor . Hatta arada birde sesler değişiyor. "Ulan bu ne 30 dk çekilir mi bu ?   "Herhalde susacak ben de biraz kestiririm diye umuyorum . Neyse başa gelmiş bari tadını çıkarmayı deneyeyim diyorum . Başlıyorum sesleri tanımlamaya ya da içindeki ritim ,tempo ya da ahenkleri yakalamaya , kendimce bir şeye benzetmeye ... En aklımda kalan ses hem cihazın içi hem yapısı ile kült film olan Stanley Kubrick'in 1968 de çektiği Uzay Macerası / 2001: A Space Odyssey de gibi hissetmemi sağlayan sesti . Filmdeki akıllı bilgisayar ( Hal 9000 isimli bu alet belkide ilk yapay zeka örneğidir ki buradan Kubrick'e bir şapka çıkaralım ) ile konuşmalar, kapsülde kalan elamanın tribal serüveninin ve o gergin sahneler ve gerginliği zirveye tırmandıran o müziklerini duyuyorum ( Sanirim soundtrack de ki 3. Parca bu " Requiem for Soprano, Mezzo Soprano, Two Mixed Choirs & Orchestra" olabilir ) bu aletin içinde . 

Ama sesler sürekli değişiyor. Bir ara bu durum eğlenceli bir hal alıyor herhalde ya da sinirlerim boşalıyor, başlıyorum bu garip cihazın içinde gülümsemeye. Neyse ki Heavy Metal müzik dinliyorum ve de Death ,Black gibi türleri de kulağımıza çalınmış da beyin alışık , yoksa hakikatten çok insanın bu işkenceye dayanabilmesi oldukça zor görünüyor . Arada değişen bu acayip sesler bana metal müziğe uydurulabilir mı fikri getiriyor, yani zorlasak beste çıkacak . Bir ara aklıma Megadeth Hangar 18 geliyor mesela . Haydi şimdi yine değişti bu defada Tatlisu limanından 9'luk bir "Pancar motorun" sesi eşliğinde palamut ağlarını çekmeye denize çıkıyoruz " taka taka taka... " pancarın sesinden başka bir şey duyulmuyor şimdi de . Bir arada bu defa bir matbaadaymışım da  sabah çıkacak ve gündemi sarsacak manşeti taşıyan gazetenin basımını yapan matbaa makinesinin sesini duyuyorum . Saniyede iki gazete sayfası basıyor diye düşünüyorum . Sonra bir ara , bir pazar sabahı evde uyurken alt katta hilti ile tadilata başlanan daireden gelen sese dönüşüyor sesler . Bu ses ve gürültüler dönüşümlü durmaksızın sürüp gidedursun  , tüm bu eğlenceye daha fazla  dayanamayıp imdat butonuna basıyorum - sabit yatmak uyuşturdu her yerimi - eh gürültü tribi ve seslerle oynaşmamız da bir yere kadar . Eğlence bitti . Gelen görevliye ne süre geçti , ne kaldı diyorum. 20 dk geçti 10 dk daha var diyor . Aslında pes edebilirim ama devam diyorum . Neyse son 10 dk'yı uzatmayayım bu son zaman dilimini de bildiğiniz " koyunları sayarak " geçirdiğimi söyleyeyim. 510. koyunda makine duruyor ve macera sona eriyor . Oh be ! 

Meraklısı için işte sesler


Aylak Adam 
Aralık 2018

22 Kasım 2018 Perşembe

Ana Popovic / Bluescu yengemiz yeniden İstanbul’da




( *) Ana Popovic  / Bluescu yengemiz yeniden İstanbul’da

2010 Yılında Tanışmıştık

Kendisi hakkında biyografik bilgilere geçmeden önce ( sanırım uzun olacağı için ikinci bölüme kalacak)   bu aşk nasıl başladıya kısa bir atıf yapmak istersem ,  Mayıs 2010’a geri gitmeliyiz . Aptulika’nın bir zamanların Beyoğlu’sunun kült mekanlarından Baraka’da  her  hafta yaptığı  DJ olarak  (Müzik Çalan Adam )  Blues Perişan geclerine kadar uzanmalıyız .  Burada tanıştığımız dostumuz Hasan Tan bir gün bir mesaj gönderdi . Hepinize bu konsere bilet alınız Ana Popovic diye bir bluescu abla geliyor ve de bizde gidiyoruz .  Açıkçası o ana kadar adını duymamıştım  . Ama o konser öncesi akşam’da Aptülika bize Onu hem Rock FM de ki programlarında hem de Baraka’da 20 Mayıs gecesi tanıtıp konsere ısındırmıştı .

 
Konser Ortaköy’de  bana göre pek acayip ve de tiki diyebileceğim son derece küçük bir lokal mi desem bar restaurant mı desem “ jc’s” isimli bir mekanda ardarda iki gece yapıldı . Biz tam teşekküllü tayfalar kadrosu olarak daha önce Aptülika’nında paylaşyığı gibi oradaydık . Ana Popovic ve  etkileyici grubunu – Basçı şahane ve enerjik bir adam dı , klavyedeki abinin ve davulcunun sahne performasalarını da beğenmiştik -  hem merakla  hem de büyük bir keyifle izledik .  İki  yaşındaki oğlu Luuk’u uyutup sahneye gelen Ana öncelikle hepimizi miziği kadar güzelliği ile de etkiledi demeden edemeyeceğim .  O günden sonra kendisini resmi  ve manevi yengemiz bile  ilan ettik espriyle de olsa kendi aramızda .  İlk gece  Aptül abimin yetişmeyen ama tarafım kanalı ile  Ana  Popovic’e  yaptığı portre karikatürünü götürüp ulaştımakta ikinci akşam bana düştü . Ana ‘da beni görünce “ Hayda yine mi sen hem de ikinci akşam da … ?    babında birşeyler söylediğini hatırlıyorum, beni gördüğüne çok şaşırmıştı galiba  . Ama elimdekini uzatınca biraz şaşırıp sonra da güzel bir gülümseme ile  teşekkür edişini de unutamam .  Sonuçta çok konser olabilir hayatımızda ama  böyle lokal konserler ve sanatçılar ile temas kurulabilen konserlerin tadı ve etkisi başka oluyor . Dolayısı ile  2010 yılının o 21-22 mayıs akşamlarında dinlediğim Ana Popovic’de hem bende hemde biz de  halen önemli etkisini sürdürür …. ( Aptulika, Byfuss,Hasan ,Ajan Mustafa , Özgür yani bir grup Tayfa’da …)

2010 Konseri:  Ana Popovic & Tayfalar
 
 
21 - 22 Mayıs 2010 İstanbul Konser Afişi

Dolayısı ile  23 Kasım Cuma akşamı   yine ve yeniden bizi ziyarete gelecek ve muhtemel , şahane bir  blues ziyafeti sunacağına inandığımız “ manevi yengemiz “ Ana Popovic’i izlememek ve de yazmamak olmazdı sanırım .

E o halde dört gözle bekliyoruz .

O akşam’dan  arşivimden birkaç kareyi de paylaşıyorum bu vesile ile

Ana Popovic’in detaylı biyografisinde en dikkat çeken şey , Belgrad’da başlayıp, Hollanda üzerinden beza bir avrupalı kadın blues gitaristi ve vokalisti olarak bu işin beyni olan ABD’de kendini kanıtlaması çok başarılı projelerde çok büyük izimlerle sahneyi paylaşması onun bence çok ciddi , çalışkan ve başarılı bir sanatcı olmasını kanıtlamaktadır .
Kendisini bu gözle  değerlendirmek ve de dinlemekte yarar var .
23 Kasım 2018 İstanbul Konser Afişi

 
Ana Popovic Biyografisi

1976 da Yugoslavya Belgrad’da   doğuyor ,  Kominist rejimin etkisindeki Yugoslavya ‘da  çocukluğu ve ilk gençliğinde müzikle tanışıyor , çünkü babası da  gitar ve bas açlıyor , akşamlar eve davet ettiği arkadaşlarıyla yaptıkları ilk jam sessionlar ve evde çalan plaklardadaki melodiler zihninde yer ediyor Ana’nın ve blues serüveni böyle başlıyor . 1995 da üniversiyeye ilk başladığı yıllarda bir grup arkadaşı ile ilk grubu olan  Hush’ı kuruyorlar  . Grubuyla beraber üç yıl içinde irili ufaklı birçok kulüpte yüzün üzerinde konsere , hatta Yugoslav televisyonuna dahi çıkarlar . Kominist rejimin yıkılması ile seyahat özgürlüğüne kavuşulunca  Macaristan ve Yunanaistan’da ki blues festivallerinde boy gösteriyorlar . . Bu dönemde Hush ile ilk albümleri olan ve sınırlı sayıda  basılan “ Hometown” ı kaydederler .
Hollanda ‘ya geçiş ile ortaya çıkan gelişim

1998 / yılında Yugoslavyada’ki eğitiminin devamı  grafik dizayn eğitimi için Utrecht ‘e gider ama aynı zamanda kayıtlarını  konservatuvarada gönderiri ve de kabul edilince  muziği tercih etmesi kolay olur . 
2000 / yılının Ekim ayında, Ana,  daha sonra ki yıllarda hem müzikal serüveninin büyük çoğunu ve de yaşamını  da sürdüreceği ABD’ye ,   Memphis'e ilk şirketi olan  Ruf Records adına ilk  albüm kaydı  için gider .  İlk albümüne de bir saygı duruşu olarak  ilk grubunun ismini verir   yani “ HUSH “  . Yapımcısı Jim Gaines  (Santana ve Stevie Ray Vaughan’a da yapımcılık yapıyor )). Hush  2001 yılının başında piyasaya sürüldü. Ana albümün çıkışı ile birlikte adını ABD’de de duyurur ve   Bernard Allison, Eric Burdon, Walter Trout, Popa Chubby, Jimmy Thackery, Taj Mahal ve Buddy Miles gibi önemli müzisyenlerin arsında bir  Jimi Hendrix tribute albümü “Blue Haze de  Hendrix” de “Belly Button Window” parçasını coverlar  . 

İlk çıkışı ve yoğun servüne böyle başlıyor ve ardardına yaptığı başarılı albümler ve özellikle çok çalışkan bir sanatçı olarak  yoğun konser ve  büyük ve önemli bluescuların yer aldığı ortak projeleri ile  müzikal yaşantısı hızla ilerliyor ve de fazlası ile geliştiriyor .

2000 / yılının Walter Trout'la birlikte “Jimi Hendrix Tribute” turunda yer alıyor  .  Yine Fransa'daki 2002 blues Ödülleri için üç dalda da  aday gösteriliyor : 'En İyi Şarkıcı', 'En İyi Gitarist' ve En İyi Albüm '.
2003 / Ana, Memphis'e döndüp ikinci albümünü yine  Ruf Records'a kaydetti. “'Comfort to the Soul' ” İçeriği  blues, rock, soul ve jazz örgüleri ile  dolu olan albüm, Ana'nın 2003'te Memphis'teki prestijli WC Handy Ödülleri'nde  En İyi Yeni Sanatçı aday gösterilmesine yol açmıştır (bu kategoride şimdiye kadar aday gösterilen ilk ve tek Avrupalı sanatçı).

2004 / yoğun konserleri ile , Ana'nın uluslararası talebi büyümeye devam ediyor. Amerika'ya geri dönüyor - bu kez üç kez turneye çıkıyor - ve Kanada'da ve tüm Avrupa'da konserler veriyor. Bu arada  Fransa'da prestijli caz ödülü olan 'Jazz a Juan-Revelation 2004' ödülünü kazandı.Bu ödül, Ana'nın caz tarzındaki yeteneklerinin - müziğindeki başka bir güçlü etki- görülmesini de sağladı  .

2005 /  Ana üçüncü albümünü  konser kaydı olarak ve de  DVD olarak ortaklaşa yayınlıyor. Konser Holanda da Amsterdam 'Melkweg' de kaydedildi ve”  Ana! Live in Amsterdam “ ismi ile yayınlanıyor . Avrupa çapında  turlar ve hatta Sue Foley ve Candye Kane ile Ruf's 'Blues Caravan - Ladies Night' organizasyonuın bir parçası olarak Dubai’de de sahne alıyor . 

2006 /  Ana, efsanevi 'Blues Cruise 2006' için davet edildi - O, orijinal gruplarıyla bu prestijli yolculuğa çağrılan ilk Avrupalı sanatçı oldu. Şubat ayında Ana, 'BluesWax Dergisi'nin okuyucuları tarafından' Yılın Blues Sanatçısı 'olarak aday gösteriliyor . Diğer adaylar Tab Beniot ve Joe Bonamassa. Temmuz ayında Ana, 'Yaşayan blues ödülleri 2006' için 6 dalda  aday gösteriliyor . O kategoriler '2005'in En İyi Blues DVD'si', 'En İyi Canlı Perfromans , 'En İyi Kadın Blues Sanatçısı' ve 'En Olağanüstü Müzisyen (Gitar)'. Kasım ayında ABD'de 13 haftalık bir yaz turunun ardından Ana, Eclecto Groove record  (Delta Groove Music'in bir bölümü) bir anlaşma imzaladı .

2007 / Ana, Utah Park City'deki Sundance Film Festivali'nde sahne alıyor . Ana'nın  dördüncü albümü "Still Making History" 19 Haziran 2007'de dünya çapında  Eclecto Groove / Delta Groove Müzik inc. Etiketi ile yayınlanıyor. Yapımcılığını David Z.  ve  Grammy ödüllü  John Porter (Los Lonely Boys, Bonnie Raitt, Keb 'Mo', vb) tarafından yapılan  bu albüm  Ana ‘nın müziğinin daha da gelişimini tüm dünyaya göstemeye devam eder. Yıl boyunca etkileyici ve toplam 152 konser yapar; ABD'de yedi yoğun tur, blues efsanesi Buddy Guy dahil olmak üzere birçok ünlü sanatçı ile sahne paylaşımı. Avrupa'yı ve ABD'yi gezmenin yanında Rusya ve Meksika'yı bile gider .

2008  / 5 Mayıs'ta sağlıklı bir erkek bebek doğurur; Luuk. Ama bu bile onu durdurmaz . Haziran ayında Ana, grubu ve bebeği Luuk henüz kundakta , hani tabiri caiz ise kırkı çıkmadan   ( Türkiye konserinde de 2 yaşındaydı ve  konser öncesi onu sanırım görmüştük diye anımsıyorum )  , Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'da Jonny Lang, Ronnie Earl, Los Lobos gibi gruplarla sahneyi paylaşarak  5 haftalık bir tura katılır . Temmuz ayında albümü  ABD Billboard sıralamalrında  3. sıraya yükselir .

2009 / İkinci kez Ana ve grubu  ,  Legendary Rhythm & Blues Cruise'da çalar . Susan Tedeschi, Larry McCray, Bob Margolin gibi müzisyenlerle jam sassionlara çıkarlar  . Ana, Robert Radler'ın gitar belgeseli “Turn it up aka TONE, dünyanın en iyi gitar ve gitar oyuncuları” nın bir parçası olarak yer buluyor . Ve  Mart ve Nisan aylarında Los Angeles'taki Castle Oaks Studio'da yapımcıları David Z (Prince, Jonny Lang) ve Mark Dearnley (AC / DC, Paul McCartney) ile ikinci “Eclecto Groove” albümü kendisinin beşinci albümü  “Blind For Love” albümünü kaydediyor . Albüm  Root Music ve Blues listelerinde  1 numarayı görürken , Ana’da efsanevi  B.B King ile aynı sahneyi paylaşma şansını yakalıyor .

2010 / Ana, BB King ve Joe Bonamassa'nın yanı sıra 'En İyi Denizaşırı Sanatçı' kategorisinde İngiliz Blues Ödülleri'ne aday gösterildi.   Ana Popovic çalışkanlığının , üretkenliğinin ve kalitesinin karşılığını almayı sürdürüyor .  Dünyanın en büyük caz festivali olan Montreal Caz Festivali'nde sahne alıyor. Blues Traveler, Gary Clark Jr ve Hot Tuna sahneyi paylaşıyor .  Artık adı  Sırbistan olan memleketinde   75.000 kişilik tutkulu ve çoşkulu bir kalabalık karşısında çalması ise  belkide kariyeri için en kıymetli anlardan biri oluyor . Altıncı albüm 'An evening at Trasimeno Lake' de bu yıl yayınlanıyor .

Türkiye konseri : 21 – 22 Mayıs  tarihlerinde  Ana Popvic’in yolu Jazz Yeşili sponsorluğunda  Ortaköy’de ki  pek  Blues konserine uygun olmayan bir mekan olan “jc’s “ de  bizimle de buluşuyor . Harika iki akşam yaşatıyor bize . İyi ki de buluşuyor …

2011   /  6. stüdyo albümünü Unconditional  Ana’nın bugüne kadar ki en büyük zirvesi de oluyor . Yapımci yine  Grammy Ödülü kazanan John Porter dir . Albümde , New Orleans'LI Sonny Landreth ve B3 ve piyanoda Jon Cleary gibi en iyi müzisyenleri eşlik ediyıor .. Temmuz ayında Ana, BB-King's'in Almanya da ki  konserlerinde  özel bir konuk olarak onunla yer alıyor ve bundan  onur duymaktadır. Yaz aylarında Ana Popoviç grubunun tüm Avrupa ve ABD'de 35 yaz festivali düzenlenmesi planlanıyor. 'One Room Country Shack' isimli parça , Amerikanın en büyük ulusal gazetesi olan USA Today'de 'Pick-Of-The-Week' de yer alıyor . Unconditional # 7'de 9 hafta boyunca Billboard Blues Charts'a giriyor. Albüm, Amazon'un tüm müzik bestsellers listesinde # 70 ve Amazon'un çağdaş Blues bestsellers listesinde # 1 numaraya ulaşıyor . Buddy Guy, Sonny Landreth ve John Popper (Blues Traveler) ile jam sessionlar yapılıyor . Aralık ayında Ana,  ABD'de 2012 Blues Müzik Ödülleri için 3 dalda aday gösterildi; Çağdaş Blues Album (Unconditional), Çağdaş Blues Kadın Sanatçı ve En İyi DVD (An evening at Trasimeno Lake).  İngilterede ki 2011 Blues Matters Ödülleri'nde En İyi Blues DVD'si Ödülünü kazanıyor

2012 / Durmak bilmeyen Ana Popovic için bu yıl : Buddy Guy, Taj Mahal, Robert Randolph ve John Lee Hooker JR çalışmalar.  En önemlisi  1 Haziran'da Ana güzel ve sağlıklı bir bebek kız Lenna'yı doğurur. Ağustos ayında, ABD'de beş haftalık bir turdan sonra Ana ve ailesi, Memphis, TN'ye taşındı. Burada Ana, yerel Memphis müzisyenleriyle Albert King, Albert Collins ve WAR'ın vesilesiyle ortak bir albüm çalışmasında yer aldı.

2013  / 16 Nisan'da, Ana'nın dokuzuncu albümü olan 'Can You Stand The Heat' dünya çapında yayınlandı. Albümde , Grammy Ödülü sahibi Tommy Sims ve Grammy Ödülü adayı Lucky Peterson'ın konuk olarak yer aldılar . 'The Heat', 10 hafta boyunca Billboard Blues Chart'ın ilk 3'ünde. Ana  bu yılda ABD’de, Kanada’da, Avrupa'nın her ülkesinde ve hatta Japonya’da 130’u aşkın konsere  çıkar . Vintage Guitar dergisinin, ve American Blues Scene'nin kapağında yer alır.

2014 / Ana yılın 'Çağdaş Blues Kadın Sanatçısı' olarak aday gösterildi. Bu onun 5. Blues Müzik Ödülü adaylığıydı.  Önemli bir tur olan ve Buddy Guy, Zakk Wylde, Jonny Lang, Kenny Wayne Shepard  ve Bootsy Collins'in yer aldığı 'all star' dizisine sahip, Jimi Hendrix'in müziğini ve Mirasını kutlayan bir konser dizisi olan “Experience Hendrix Tour '14” 'e davet edildi.  Ana, Sao Paulo, Brezilya'da Jeff Beck, Buddy Guy, Joss Stone, Jonny Lang ve Trombone Shorty konserlere çıktı . ABD'de Jonny Lang, Buddy Guy ve Robert Randolph ile turladı .

2015   Baba’ya saygı ve minnet : Onunla yapılan bir albüm

Ana, bu yıl  Joe Bonamassa’nın da yer aldığı ve  Karayipler'de turlanan bir gemide  John Hiatt, Robben Ford, Robert Randolph ve diğer birçok büyük önemli mizisyenn da katıldığı  Keeping the Blues Alive at Sea ‘de yer alır (2018 de yine yer alacaktır ) . Bu yılın 19 Mayısından , Ana babası Milton Popoviç ile birlikte kariyerinin 10. Albümü ama belkide en özeli olan  “BLUE ROOM” u  yayınladı. Jim Gaines (Stevie Ray Vaughn, Santana) tarafından yapılan  kayıt hakkında Ana şöyle diyor: ‘Bu albüm, yaptığım en özel kayıt olabilir. Zamanında Yugoslavya’da   Belgrad'da bir çocuk ya da gençken  evde otururken, babamla birlikte oynamak için kullandığımız şarkıları onunla beraber kaydetmek istedim. Gençlik günlerimin bir anısı olarak, aynı zamanda insanlara nasıl ve nerede başladığına dair bir fikir de olması için .  

2016 / Mayıs'ta  belkide en iddialı projesini yayınlıyor . TRILOGY  üç CD'de yirmi üç blues, caz ve funk parçasından oluşuyor . TRILOGY’nin yapımcılıkları  Grammy ödüllü Warren Riker (Lauryn Hill, Carlos Santana), Grammy ödüllü Tom Hambridge (Buddy Guy) ve bugün cazın en iyi tromboncu, besteci ve yapımcılarından Delfeayo Marsalis tarafından üstleniliyor . Konuk santçılar  arasında Joe Bonamassa, Robert Randolph, Bernard Purdie (The Purdie Shuffle), Cody Dickinson (North Mississippi Allstars) ve rapçi Al Capone yer alıyor. TRILOGY,  Billboard listelerinde   aynı zamanda  ABD'deki en çok satan blues albümü oluyor . Ana da  ailesi ile Los Angeles, CA'ya taşınıyor .  2017 ‘de   Blues Müzik Ödülleri'nde 'Çağdaş Blues Kadın Sanatçısı' olarak aday gösterildi. Bu onun 6. adaylığı. Ayrıca Albumü 'TRILOGY', Blues Blast Müzik Ödülleri'nde 'Rock Blues Album' dalında aday gösterildi. 4. Experience Hendrix Tour ‘da da çaldı .

2018 / Ana, dört kez Grammy kazanan Keb ’Mo'nun yapımcılığında toplamda 11.  , sütüdyoda ki  9.  albümü Like It On Top ‘u  Nashville, TN'de kaydetti . Albümde konuk olarak  Kenny Wayne Shepherd, Robben Ford ve Keb 'Mo ’gibi önemli mizisyenler yer aldı ( Bluescularda ki bu dayanışma başka hiçbir türde böyle görünmez maalesef , takdire şayandır ) . Albüm 14 Eylül'de dünya çapında yayınladı. Billboard En Çok Satan Blues Albümleri Listesinin  2 numarasına çıktı .   Ana ABD, Avrupa, Kanada ve Avrupa ‘da turlamaya devam ediyor ve de yolu  23 Kasım Cuma akşamı İstanbul’a düşüyor ...

 

Discography

Hometown (1998)  Hush  (Yugoslavya’da ki ilk grubu  )

Hush! (2001)

Comfort to the Soul (2003)

Ana! Live in Amsterdam (2005)

Still Making History (2007)

Blind for Love (2009)

An evening at Trasimeno Lake (2010)

Unconditional (2011)

Can You Stand the Heat (2013)

Blue Room (2015) with Milton Popović

Trilogy (2016)

Like It on Top (2018)

Yazan Derleyen : G.Yalnizkartal


                                    2010 Mayıs - Ana Popovic ile  İstanbul Konseri  sonrası ...

(*)  Bu yazı   21 Kasım 2018  'de Blues Perişan - Aptulika için yazılmıştır .

13 Kasım 2018 Salı

Koş Geronimo, İyilik Peşinde Koş : Bir İstanbul Maratonu Koşu Macerası


Bir koşma masalı


Yıllar yıllar önceydi ,  çok önceleri ,  hatta şimdiki zaman göre 20.yy’da kalan günlerde  at yarışlarına merak salmıştım .  O günlerde  At koşar , baht kazanır “ şiarı üzerinden zamanızımızın bir kısmını dostlarımla beraber bu sosyal aktivite üzerinden geçirir olmuştuk . Ulu önderimizin “ At yarışları modern toplumlar içişn sosyal bir ihtiyaçtır “ cümlesinden de feyz ile .   Gençlik işte J

Henüz o günlerde  “ Geronimo Koşar İyilik Kazanır” ya da “ Geronimo İyilik Peşinde Koşar” icad olmamıştı .          

Koşuyla münasebeti at yarışları üzerinden bağlamak kiminize garip gelebilir ama , aynı günlerde çok sevgili dostum Mustafa Genç’in özel gayretleri ile Belgrad ormanın da  her hafta sonu düzenli olarak da koşmaya başladık , yıl sanırım 1999’du . Her hafta sonu sabahı sektirmeden herbirimizi kapımızdan tek tek toplar bizi Belgrad ormanlarına taşırıdı  .  Önce Belgrad Neşet Suyu alanında koşu kahvaltı , sonra yol üstünde at yarışı o dönemin ritüeliydi .  Uzatmayalım  kısa süre sonunda  atın üzerindeki iki ayaklı yaratıkların bu güzel oyuna olumsuz katkılarını hissedince bu zevki sonlandırdık . Ama bana geriye  buralardan kalan alışkalık ile koşmak harika bir miras olarak kaldı .  

İlk Avrasya Maratonu ve Halk Koşusu

İlk İstanbul Maratonu koşlarına da bu süreçten birkaç yıl sonra kızımın doğudu yıl , hatta günlerden  kısa süre sonra 2003 yılında  halk koşusu ile katılmışım . Ogün ve Haydar ile Taksim Anıtı önündeki hatıra fotoğrafımızı  yıllar sonra 2010 da bu defa  Dolmabahçe’de tekrarlamıştık çünkü oradan biliyorum .   Ha o yıllarda halk koşusu Mecidiyeköy üzerinden , Şişli istikameti ve Elmadağ üzerinden Taksim merydanında tamamlanırdı. Bence daha güzel bir parkurudu – Köprü sonrası Zincilikuyu rampasını saymazsak tabi  -

O yıllar    koşuların farklı bir manası olduğunu bilmediğimiz yıllardı  , hatta  yoktu da . Profosyoneller ve lisanslı atletler dışında bizler için sağlıklı yaşam ve sosyal bir aktivite olmasından başka. Ha birde içimizde ukte kalan çok isteyip  de sosyal imkansızlıklardan dolayı tatamadığımız  sporcu olma , yarışma duyugusunu  , anı da olsa bir madalyayı boynumuza takma duygusunun verdiği tarifsiz hazlar dışında .   

Fenerbahçeli Rambo yarışı kazanır ve ...

Ha birde şu tatlı sert anıyı da ekleyelim tabi  maratona dair ;  yakın geçmişte Fenerbahçe’nin “ Rambo “ takma adlı akli dengesi sorunlu ama  genelde sevimli bulunan bir taraftarı medyanın da gündemine oturmuştu . Bu arkadaşın bir  10 K yada 15 K  yarışında  , parkuru bitiş noktalarına  tam teşekküllü bir atlet olarak sakanıp son metrelerde  - çaktımadan – ortaya  çıkıp  resmi yarışta finişi  en önde geçmesi yani kazanması ve ödül törenine çıkması , kupa ve madalyaları alması ve bunun ancak bir gün sonra  gazete haberlerinde görünmesi üzerine anlaşılması da  o eski yıllardan tatlı ama organizasyon için hatıranması istenmeyecek anlardan biridir .  O zamanlar  henüz çip teknolojisi yoktu  .

Devam eden yıllarla beraber koşma tutkumuz  21 YY’a da bizimle beraber geçti , uzun süre koşularımı Üsküdar Burhan Felek Atletizim pistinde – Evime yakındı  ve 3-4 yıl önce yeniden yapılmak için yıkılıp ne yazık ki halen  bir türlü tamamlanamayan  -  sürdürdüm . Bu arada resmi birçok koşuya katıldım . Bunların en ilginçleri patika ve orman koşuları ve de  özel bir parkurda hafif komndoı eğitimi engelleri de olan Urban Atlet yarışlarıydı .  Uğur Mumcu anınsına koşulan manalı koşularıda unutmamak gerek .

Bu tür koşularda kişisel olarak bana en çok haz veren konu , birçok kişi ile aynı anda koşma duygusu , motivasyonu ve de kendi kendimle  yarışma olgusudur .  Hiç bir başkası ile yarışmadım . Hep sağlıkla bitirmeye odaklandım ve de şu ana kadar her koştuğum koşuyu zorda olsa mutlaka bitirdim .

Ve koşmanın yepyeni manasıİyilik Peşinde Koşmak ,  Yardım Amaçlı Koşmak

Sonra birgün bir grup adamın koşulara mana katıp, koşuyu bir yardım amacı eklemesi ve gönüllü destek toplaması şeklinde evirmesi ile olay bambaşka hale geldi . Dünyanın çok büyük Maratonlarında ve bu sporu kültür olarak benimsemiş yerlerinde görünen örnekleri gibi  “ADIM ADIM”  organizasyonu ilk olarak Antalya Maratonu , sonrasında da İstanbul Maratonlarında olmak üzere bu olguyu iyice geliştirdiler .  Bu sayede  birçok STK hem koşucular sayesinde  yardım topladı , hem de  tanındı ve  bilindi . Faliyetleri genç yaşlı birçok insan tarafından öğrenildi , maddi ve manevi destek buldu . Bu gönüllü oluşuma daha sonraki yıllarda ülkenin en büyük  kurumsal firmalar da  destek verdi . İşte ben de  son yıllardaki İstanbul Maratonu koşularıma  çalışmakta olduğum kurumumun   maddi ve manevi desteği ile “Adım Adım”  organizasyonu ortaklığında katıldım ve de destek de topladım .  Geçtiğimi yıllarda  Türkiye Omirlik Felçlileri Derneği ( TOFD)  , bu yılda Türkiye’nin çeşitli noktalarında imkanları  kısıtlı gençlerin enerjilerini toplumsal faydaya dönüştürmeyi amaçlayan Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG ) yararına koşuya katıldım ve başarı ile tamamladım .  Ek bir bilgi olarak ekleyelim , bu yıl ki koşuya  on bin ( Sayı  ile 10.000 ) Adım Adım gönüllümkoşucusu katıldığı iletilmiştir .

Bu yılkı koşu amacımı  kampanya sayfamda aşağıdaki paragrafta ki gibi  özetlemiştim tekrar etmekte yarar görüyorum . Çünkü öncelikle başta  bu koşu üzerinden kampanyama maddi olarak da  destek veren dostlar  sonsuz bir teşekkür  hem de  bu konuya meraklı yeni insanlara motivasyon ve destek olmak için  ...

Neden Koşuyorum ?

Koşmayı anlamladırmaya karkarsak gereçekten uzun bir yazı çıkabilir ., Kısaca ,sporların atası olması , adını aldığı  Maraton gibi kadim bir efsaneye  dayanması , canlılar için koşmanın temel yaşamsal bir değerinin ve anlamının olması ( yakalma ya da kaçmak gibi ) , tüm bunların dışında modern yaşamda , insanın kah kocaman bir şehirde kalabalıklar içinde , kah bir ormanda tek başına koşarken bile kendi kendiyle kalabilme yetisi , ayrıca size verdiği iyi his, sağlıklı olma duygusu , başardım deme motivasyonu ... Kısacası bitmez . Bir de tüm bunların yanında koşunuzun " BİR İYİLİK" e aracılık etmesi de eklenirse işte bu tarifsiz bir hazza ve de motivasyona dönüşür . Kampanyanıza destek olan dostlarınızı da sırtınıza alıp , hep beraber koşacak gücü bile bulursunuz kendinizde . Ve hep birlikte koşarsınız destek olacağınız organaizsyona doğru . Ben de işte böyle koşacağım .

Destekleriniz için sonsuz teşekkürler
Ve bir koşu maceramız böyle sonlandı .


Son

Sağlık şartları müsait olan her birinizi  bu güzel ve anlamlı spora  davet ediyorum .  Ben bir şehir ve sokak koşucusuyum , kimbilir birgün sizinle de  bir sahil şeridinde , bir koşu parkurunda  ya da “ İyilik Peşinde “ bir koşuda karşılaşırıız


Geçici Not :  Bu kampanyaya desteklerinizi 25 Kasım 2018 tarihine kadar devam edebilirsiniz .

Kampanya sayfama buadan ulaşabilirsiniz :


Bağış linki:

Kennedy Uzay Aracının Füzeleri Niye Daha Geniş Yapılamadı ( İster Uzay ister Zuzay,Analiz ve Analitik Çözümleme Tribali )

F.B 'de bir gruba üyeyim ( ben bugün bi'şey öğrendim ) , bir şeyi ilk gördüğün halde  kanıtlamadan referanslamadan koyarsan hem s...